Güneydoğu Anadolu Bölgesi genel olarak başımızı nereye çevirsek lezzetten dört köşe olacağımız mutfaklarla çevrili. Her şehrin mutfağında coğrafi işarete sahip özgün tatların dumanı tütüyor. Ülkenin en gurme bölgesinin bir ferdi olarak Mardin de mutfağındaki özgün lezzetlerle öne çıkıyor. Kaburga dolması, kibe, sembusek, dobo, irok, Süryani çöreği, Süryani şarabı diye uzayan listenin bu denli çeşitli olmasında Mardin’in yüzyıllardır ev sahipliği yaptığı onlarca medeniyetin büyük katkısı var. Bu topraklarda yaşamış ve yaşayan herkesin Mardin mutfağında pişen çorbada tuzu var. Yani yemeğinden tatlısına, kahvesinden içkisine farklı lezzetlerle zenginleşen bir yeme-içme kültürüne sahip şanslı Mardin. Öyle ki, ülkenin en iyi kaburga dolmalarını yiyebileceğiniz yerlerden biri de burası, bölgenin zengin üzümlerinden üretilen ev yapımı Süryani şaraplarını tadabileceğiniz yer de… Bir gurme daha ne ister…
Diğer yandan, şehirdeki pek çok alana olduğu gibi yeme-içme kültürünü de etkileyen bir sıkıntı var: Gün geçtikçe kalitenin bozulmasına sebep olabilen “vahşi turizm”. Mekan daha çok kazansın diye fiyatı şişirilip içi boşaltılan fiks menüler, sirkülasyona kurban giden lezzetler, turla gelen onlarca kişiyi aynı anda mekanlara doldurmalar sonucu bireysel gezginlere kalamayan alanlar gibi durumlar maalesef gün geçtikçe daha çok yaşamnıyor. Bizzat yaşadık oradan biliyoruz. Bu yüzden Mardin’e gidecek bireysel gezginler için tüm deneyimlerimizi anlatacağız. Öncesinde merkeziyle ve çevresiyle Mardin’de gezilecek yerleri detaylıca anlattığımız Mardin Gezi Rehberi‘mize muhakkak göz atın. Tabii bunca yemeği yakmak da gerek…
Kahvaltı
Şehirde gırla serpme kahvaltıcı var ama maalesef bu yazıda olmayacak. Çünkü umarsızca masaya yığılan ve genelde standart lezzetlere sahip kahvaltılıklardan oluşan serpme kahvaltıya prensip olarak karşı olmakla birlikte eski Mardin’de gördüğümüz bu tip mekanların yukarıda bahsettiğimiz turlarla dolu olduğunu söyleyebiliriz. Şehirde henüz bu israf kültürüne karşı çıkan, sakin bir kahvaltı mekanı görmediğimiz için (varsa lütfen yorumlarda paylaşın, çok seviniriz) Mardin’de kaldığımız 2 günün de sabahında fırınlardan ve mandıradan aldıklarımızı çay eşliğinde tükettik.
İlk gün Paşavat Fırını‘ndan aldığımız Süryani ve Mardin çörekleri ile un kurabiyesini; köy ürünleri satan Yücesoy‘dan edindiğimiz köy peyniri, süt kaymağı ve gül şerbetini (kaymak üstü şerbet bir gelenek) Atilla Çay Bahçesi‘nde tükettik. Mardin Ovası manzarası ve elbette kaçak çay eşliğinde… İkinci gün ise farklı yerler denemek maksadıyla Kana Shop‘tan Süryani çöreği, Kardeşler Fırını‘ndan da yağlı ekmek ve sembusek alarak yine Atilla’nın yolunu tuttuk. Sembusek de nedir derseniz, Mardin bölgesine özgü minik, kapalı, kıymalı soğanlı iç harçlı bir pide türü diyebiliriz. İki günün sabahında yediğimiz her şeyi beğendik, yine olsa yine serpme kahvaltıya tercih ederiz. Bizce siz de serpmeyin.
Bu arada bir not: Kana Shop ve Paşavat’tan eve götürmelik Süryani çöreği alabilirsiniz. Kana’dakiler susamsız, Paşavat’ta iki türü de var.
Öğle / Akşam Yemeği
Doboo Restaurant
300 yıllık bir taş konakta konaklayan ve bir kadın girişimi olan Doboo, unutulmaya yüz tutmuş Mardin lezzetlerini mutfağında yaşatıyor. İsmini de zaten bu lezzetlerden birinden alıyor. Biz öğle vaktinde geldik ama pek salaş değil de şık bir yer olduğu için akşam yemeği de tercih edebilirsiniz. Neler yediniz derseniz masamızı; mekana ismini veren dobo (kuzu etinden yapılan bir Süryani yemeği), kaburga dolması, sembusek, haşlanmış içli köfte, kibe (işkembe dolması), Mardin kebabı ve Mardin usulü etli ekmek ile donattık. Kalabalık olmanın faydaları… Kimisi bugüne kadar yediklerimizin en iyisi değildi belki ama yine de yediğimiz her şey hakkı verilmiş ve lezzetliydi. Bu arada eğer kalabalıksanız ve gelmeden bir gün önce ararsanız istediğiniz yemeği yapıyor ve kaburga dolmasını size özel hazırlıyorlar.
Kebapçı Rıdo
Mardin’in en eskilerinden olan 100 küsür yıllık Rıdo, satır kıymasından yaptığı lezzetli kebabıyla meşhur. Mütevazi dükkanda yemek namına satılan başka bir şey yok, Rıdo da zaten ününü bir çatal darbesiyle dağılıveren güzel kebabına borçlu. Bugün 3. kuşağın işlettiği 1. Cadde üzerindeki Kebapçı Rıdo, Mardin lezzet duraklarında mutlaka yer almalı.
Cihan Lokantası
Midyat demek etiyle ve çeşit çeşit yöresel Mardin yemekleriyle meşhur lokantalar demek. Vedat Milor’un da lezzet rehberinde kendine yer bulan Cihan Lokantası’nda mekanın alametifarikaları olan perde pilavı üzeri kuzu kaburgası, tereyağlı et kavurması ve tandır yemek için mutlaka öğle vakitlerinde orada olun. Biz Mor Gabriel Manastırı’nda fazlaca vakit geçirip yemeğe bir tık gecikince biraz ondan biraz bundan bir tabak oluşturduk. Bekleyen yemekler ilk anındaki gibi olamazdı elbette ama yine de özellikle etler çok lezzetliydi.
Tülay Lokantası
Eski Mardin’de 1. Cadde’yi kesen sokaklardan birinde hizmet veren bu esnaf lokantasına da mutlaka öğle vakitlerinde gelin çünkü her esnaf lokantasında olduğu gibi burada da öğleden sonra yemek çeşitleri ve bolluğu tükenmeye başlıyor. Biz öğleni biraz geçirdiğimiz için bazı yemekleri kaçırdık. Ancak mideye indirdiğimiz ekşili bamya, ciğer, kavurma, pilav üstü kuru ve yoğurt gözümüzü gönlümüzü doyurmaya yetti.
İzla Art Cafe
1.Cadde’nin üst paralelindeki sokakta saklanan İzla, çeşitli sanat dallarından eserler, vintage mobilya ve objeler, ziyaretçilerin katkısıyla oluşturulmuş eşyalar ile donatılmış çok hoş bir mekan. Süryani şarabı, birkaç makarna çeşidi, peynir ve et tabakları… Tüm menü bu kadar. Arka planda çalan güzel bir müzik eşliğinde, zevkli bir gözle dekore edilmiş bir atmosferde sakin bir akşam geçirmek isterseniz İzla’yı çok tavsiye ederiz. Mardin’in sokaklarında nefes aldırmayan haldır huldur tur gruplarından kaçmak için de…
Kahve tadımına geçmeden önce Mardin’e gelip de deneyemediğimiz ama ikinci seferimiz için notlarımızda tuttuğumuz yerleri de sıralayalım: Yöresel mutfak için Cercis Murat Konağı, Kebapçı Yusuf Usta, Midyat’ta bir diğer et lokantası olan Çağdaş, yeni Mardin’de Mini Mutfak Et Lokantası ve Babil Sofrası, kahve molası için Midyat Gelüşke Hanı ve Marangozlar Kahvesi.
Bir de bir uyarıyla bu bölümü kapatalım. Mardin’de canlı müzik eşliğinde yöresel yemekler servis eden mekanlar epey popüler. Biz de ilk gecemizi bunlardan biri olan Leyli Muse isimli mekanda geçirmek istedik ve şehrin belki de en basiretsiz işletmesiyle karşılaştık. Canlı müziğin hakim olduğu içerideki masalara 2 hafta önceden rezervasyon yaptırmış olmamıza rağmen bizi içeriye almadılar, açıklama olarak “içeride grubum var ama” (turla gelenlerden bahsediyor) deyip yerine dışarıdaki buz gibi masaları gösterdiler. Hadi oturduk. Masanın üzerinde kaç saat beklediği belli olmayan kupkuru ve ekşimiş mezelerle dolu meze tabağı ve hiçbir şeye derman olamayan garsonlar ile yetkili olduğunu sandığımız ama yetkileriyle lehimize hiçbir karar alamayan kişi Leyli’nin sonu oldu. Baktık ki “tursuz” her gelene aynı muamele, kalkıp gittik. Şehirdeki genel “hızlı turizmin kurbanı olma” durumu maalesef bazı mekanlara da işlemiş durumda. Dikkat dikkat…
Kahve
Leylan Cafe
Hem kitapçı hem kahveci konseptindeki Leylan’da özgün müzikler eşliğinde farklı dillerdeki kitaplara göz atarken çeşitli kahvelerden birini deneyebilirsiniz.
Seyr-i Merdin
Süryani, menengiç, mırra gibi kahve çeşitlerini harika bir Mardin manzarası eşliğinde denemek için bu mekan en çok tavsiye edilenler arasında. Çünkü mekan, 1. Cadde üzerindeki en yüksek yapılardan birinde bulunuyor. Biraz turistik bir yer, hatta biraz değil epey… O yüzden fiyatlar diğer yerlere göre yüksek. Vadettiği manzara nedeniyle de genelde kalabalık. Yer bulmak için biraz bekleme yapmak gerekiyor.
Ve son olarak, söz konusu mırra ise geleneksel kıyafetleriyle sokakta gezer haldeki mırracıları mutlaka yakalayın. Mırra, Arap coğrafyasına özgü, birkaç kez demlenerek hazırlanan ve bu esnada acısına acı katılan bir kahve türü. Mırracılardan aldığınız kahvenin küçücük bir bardağın yarısına konduğunu gördüğünüzde şaşırmayın ve lütfen kafanıza dikmeyin. Espresso işine bak kardeşim…