Türkiye sınırları içerisinde en merak edilen yerlerin ilk sıralarına oynayan Mardin, bizim “bir türlü fırsat bulup da göremedik” listemizin de baştacı bir şehirdi. Ülkemizin doğu kanadının en otantik yerlerinden biri olan Mardin, yıllardır yerli ve yabancı turistlerin ve dolayısıyla irili ufaklı tüm tur şirketlerinin ilgisini hep çekmiştir. Mardin hakkında meraklanmamızı sağlayan bir özelliği de, kendimizi bildiğimizden beri duyduğumuz ve bugün Türkiye’nin hatırlamakta zorlandığı “farklı inançların ve kültürlerin barış içinde birlikte yaşama” başarısı… İlk yaşamın M.Ö. 6500’lere tarihlendiği ve Artuklular’dan Roma’ya, Selçuklu’dan Osmanlı’ya onlarca uygarlık ve imparatorluk dönemini savaşlar, zaferler, yükselişler ve yıkımlar eşliğinde yaşayan şehrin bugününde geçmişin zengin kalıntıları çok bariz okunuyor. Yüzyıllardır Mardin toplumunun yapı taşı olan çok kültürlü ve çok inançlı yaşam, şehrin tarihi ve sıra dışı mimari dokusu ile birleşince insandaki merak duygusu arşa çıkıyor. Buna bir de özellikle eski Mardin’in, özellikle insan kalabalığından uzak ovaya yakın dar sokaklarının verdiği “hangi zamandayız” hissi eklenince ortalık iyice şenleniyor. Bu noktada şunu da söylemeden geçmeyelim, ülkenin güneydoğu ve doğu şehirlerine yaptığımız her yolculukta dokunduğumuz neredeyse her insan ve her hikaye içimizi ısıtırken, ülkenin batısındakilere göre az bilinen (tanıtımı az yapılan?) doğal ve tarihi zenginlikleri karşısında epey bir şaşırıp heyecanlanıyoruz. Sonra batıya mini kıyaklar yapıldığını düşünüp her seferinde “şark keşiflerini” artırma sözüyle oradan ayrılıyoruz. Mardin özelinde bir not: Maalesef vahşi turizmin kurbanlarından biri haline gelen eski şehir bölgesine bir dahaki ziyaretimizi kesinlikle daha sakin ve huzurlu bir zaman diliminde yapacağız, size de tavsiye ederiz.
Bizim Mardin seyahatimiz totalde 5 günlük harika bir planın parçasıydı. Ankara’dan Güney Kurtalan Ekspresi ile yaptığımız 24 saatlik masal gibi bir yolculuğun sonunda önce Diyarbakır’a vardık ve burada birkaç gün geçirdik. Ardından da Mardin’e geçip merkezini ve çevresini gezdik. Benzer bir planlama yapmak isteyenler için yazının en sonunda bizim rotamızı ideal bir planlamayla paylaşıyoruz.
Şimdi, tıpkı bizim gibi Mardin, yıllardır aklının gidilecekler köşesine taht kurmuş olanlar veya şehri çok sevip birden fazla kez kavuşanlar için detaylı Mardin gezi rehberimiz başlıyor. Mardin’in tarihi merkezinde yapılacaklar ile şehrin çevresine dağılmış yerlerin hepsini detaylarıyla anlatacağız. Hazırsanız başlayalım.
Not: Mardin’de ne yenir sorusuna cevap aradığımız ve Mardin mekan önerilerimizi derlediğimiz Mardin yeme-içme rehberimize de mutlaka göz atın.
BU YAZIDA NELER VAR?
- Mardin’e Ne Zaman Gitmeli?
- Mardin’e Nasıl Gitmeli?
- Mardin’de Nerede Kalmalı?
- Mardin ve Çevresinde Gezilecek Yerler
- Mezopotamya Manzaralı Sokaklar ve Evler…
- Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi
- Şehidiye Medresesi
- Şahtana Konağı
- Revaklı Çarşı
- Zinciriye Medresesi
- Gazipaşa İlkokulu
- Bakırcılar Çarşısı
- Ulu Cami
- Kayseriye Çarşısı
- Latifiye Camii
- Mardin Kalesi
- Cumhuriyet Meydanı
- Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi
- Midyat
- Mor Gabriel Manastırı
- Elbeğendi (Kafro) Köyü
- Deyrulzafaran Manastırı
- Dara Antik Kenti
- Dereiçi (Qıllıt) Köyü
- BONUS 1: Mardin’den Bavul Dolduracak Hediye Önerileri
- BONUS 2: Güney Ekspresi İle Başlayan Diyarbakır-Mardin Rotası
Mardin’e Ne Zaman Gitmeli?
Karasal iklimin yaşandığı şehre gitmek için en mantıklı mevsim baharlar. Çünkü yazın Mardin’e gitmek öğle saatlerinde kafada yumurta pişiren yaz sıcağı sebebiyle kavrularak gezmek, veya gezememek, kışın gitmek ise genelde sisli ve yağmurlu kapalı havada erken çöken akşam karanlığı ile mücadele ederek gezmeye çalışmak demek. Biz Mayıs’ın ilk günlerinde Mardin’deydik ve değişen iklimler sebebiyle yağmurlu ve biraz soğuk bir haftaya denk geldiğimiz için yarı güneşli yarı yağmurlu ve bazen de fırtınalı günlerde şehri gezdik. Yani dünyada yaşanan iklim krizinin yaşattığı üzücü hava sürprizlerini bir kenara koyarsak, Mart-Mayıs ve Eylül-Kasım aralığı şehirde vakit geçirmek için en mantıklı zamanlar.
Diğer yandan, şehrin özellikle büyük çaplı yerli/yabancı turların doldurduğu zamanların da bu bahar ve yaz ayları olduğunu unutmamak lazım tabii. Hele ki Mardin ve türevi turistik sayılabilecek lokasyonlarda bir bayram tatiline denk gelmek demek, “hiç gelmeseydik de bu işkenceyi yaşamasaydık” demekle eşdeğer olabiliyor. O yüzden Mardin seyahatinizi planlarken özellikle resmi tatillere denk getirmemeye mümkünse özen gösterin.
Mardin’e Nasıl Gitmeli?
Önce şehrin nerede konumlandığını hatırlayarak işe başlayalım. Güneydoğu Anadolu bölgesindeki Suriye sınırındaki şehirlerden biri olan Mardin; Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman, Siirt ve Şırnak ile komşu. Yani İstanbul, İzmir gibi şehirlerden buraya araba veya otobüs yolculuğuyla gelmek epey yorucu olur. Ankara’dan dahi yaklaşık 12 saat sürüyor. Mardin’e uçakla gelmek en kısa yol, pek çok şehirden Mardin Havalimanı’na uçuş mevcut. Bir de tabii bizim gibi nostaljik trenle Diyarbakır’a gelip oradan Mardin’e geçmek de bir seçenek.
Mardin’de Nerede Kalmalı?
Bu soruyu öncelikle tersine çevirip “nerede kalmamalı?” diye cevaplayalım. Biz yandık, siz yanmayın. Mardin’e gitmeden önce otel ve kiralık ev bakarken Airbnb’de Mardin Tasarım Vakfı tarafından kiralanan tarihi bir Mardin evine rast geldik. Böyle Mezopotamya Ovası’na nazır geniş teraslı, yüksek tavanlı, ahşap zeminli, vintage mobilyalı çok tatlı bir ev. Ancak Cumhuriyet Meydanı’ndan merdivenleri tırmanıp ulaşılan eve varmadan sorunlar başladı, çünkü websitesindeki açıklamada 40 adet olduğu iddia edilen basamak sayısı 100’den fazlaydı. Elbette şehrin bir dağın eteklerine kurulu olduğunu ve düzayak olmadığını biliyoruz ve bir takım yükseklikler tırmanmaya hazırdık. Ancak elimizdeki bavullarla 40 basamağı da çıkıveririz diye gelip bitmek bilmeyen bir tırmanışa bizim maruz bırakan ev sahibini anlayamıyoruz. Diğer yandan, evde olduğu söylenen ama esamesi bile okunmayan internet bağlantısı, bir yağmurda akmaya başlayan tavanlar ve evde biz yokken içeriye yetkili dahi olsa habersizce birilerinin girmesi bizim evle ilgili negatifliğimizi iyice katmerledi. Dışarıdan harika görünen ev içeriden neresinden tutsak elimizde kaldı. O yüzden linkini de buraya bırakalım ki, “Tarihi bir Mardin evi deneyimi yaşayayım” derken sizin de burnunuzdan gelmesin.
Peki Mardin’de nerede kalınır o zaman derseniz, bu evi tutmasaydık biz nerede kalırdık listemiz huzurlarınızda. Bu arada Mardin’de lokasyon olarak tarihi merkezde, 1. Cadde üzerinde veya caddeden çok uzaklaşmadan civarında bir yerde kalmanızı öneririz. Eski taş evler ve konakların bir kısmı otele dönüştürülmüş durumda, geniş geniş avluları ve koca teraslarıyla harika yapılar bunlar. Aslında eski evleri otel olarak da deneyimleme şansınız var yani. Eğer büyük veya zincir otellerden birinde kalayım derseniz tarihi merkezden çıkıp yeni şehir tarafına geçmeniz gerekir. Bu da yürüyüşle değil araçla olur ve biz hiç tavsiye etmeyiz.
Efsane manzaraya sahip Zinciriye Medresesi’ne komşu: Zinciriye Otel
Şık ve olabildiğince bütçe dostu: Kaya Ninova Otel
500 yıllık tarihi konaktan butik otele: Stone Butik Hotel
1.Cadde’nin kalbinde: İzala Otel
Mardin ve Çevresinde Gezilecek Yerler
Mardin’e geldiğinizde tarihi şehrin aslında bir cadde ve onu kesen sağlı sollu ara sokaklardan oluştuğunu göreceksiniz. 1. Cadde, tarihi şehri doğudan batıya kesen tek yönlü bir cadde ve aslında tüm olay onun ekseninde dönüyor. Tek yönlü cadde araba trafiğine açık. Araç varsa onu bir noktada otoparka bırakıp bu bölgeyi yürüyerek gezmek lazım. Bu yüzden Mardin’in tarihi merkezinde gezilecek yerleri de caddenin bir ucundan diğer ucuna yürümek suretiyle sırasıyla anlatıyoruz.
Mezopotamya Manzaralı Sokaklar ve Evler…
Önce bölgeye genel bir bakış atalım, çünkü eski Mardin’in yapı taşını bu evler ve sokaklar oluşturuyor. Mardin’in tarihi merkezindeki arnavut kaldırımlı tarihi sokaklar ve birkaç katlı eski taş evler, Mardin Kalesi’nden aşağı, Mazı Dağı’nın eteklerinden ovaya doğru kıvrım kıvrım uzanıyor. Ana caddeden yukarı veya aşağı doğru girdiğimiz tüm sokaklar deklanşör ile parmağın ayrılmasına izin vermeyen muazzam pozlar veriyor. Eski Mardin’e açık hava müzesi yakıştırması yapılmasındaki en önemli etken olan bölgeye özgü kalker taşından yapılmış evler, sıcağı yazın dışarıda, kışın içeride tutarken dışarıya Orta Çağ’dan yansımalar yapıyor.
Şu sıralar UNESCO’nun koruma listesindeki yerini geçici statüden kalıcıya çevirmeye çalışan Mardin, eski yapıların tepesine zebani gibi çöken yeni betonarme yapılardan kurtulma çalışmaları içinde. O yüzden pek çok noktada yıkım çalışmaları devam ediyor. Eski evlerin ise çoğu elden geçirilip restore ediliyor. Bir sonraki seyahatimizde yeni ve bayağı olandan kurtulmuş ve “kalıcı olarak” korunan Mardin’in kadim sokaklarında gezintiye çıkmayı umut ediyoruz.
Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi
Eski Mardin gezi hattımızın en doğusunda bulunan bu müze, tura başlamak için de en mantıklı nokta. 2009 yılında Sakıp Sabancı Mardin Kenti Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi olarak hizmete açılan müze binası, 2. Abdülhamid döneminde, Diyarbakır Valisi Hacı Hasan Paşa tarafından 1889 yılında Süvari Kışlası olarak yaptırılmış ve uzun yıllar bu şekilde kullanılmış. Mimarı ise Mardin gezimizin ilerleyen saatlerinde ismiyle daha çok karşılaşacağımız Ermeni asıllı mimarbaşı Sarkis Elyas Lole.
Müzede Mardin’in uzun soluklu tarihi, kentsel dönüşümü, çok kültürlü ve çok dinli yapısı, burada yaşamış ve Mardin’e katkı yapmış tüm kimliklerle birlikte çeşitli başlıklar altında anlatılıyor. Gündelik yaşam pratiklerini yansıtan objeler ve canlandırmalar, fotoğraflar ve bilgilendirici panolar bu anlatıya destek oluyor. Yani resmen eski Mardin turu öncesinde şehirde göreceğimiz tüm yapıların, şehrin tarihinin ve gündelik yaşamın kafamızda netleşmesini sağlayacak bilgilerle donanıyoruz. Bu arada Mardin’i okumak için zengin ama sergilenen eserler açısından biraz zayıf bir müze olduğu bilgisini atlamayalım. İki katlı binanın alt katı Dilek Sabancı Sanat Galerisi olarak hizmet veriyor ve burada ise eser görme açlığınızı doyuracak geçici sergiler yer alıyor.
Müze, Pazartesi günleri hariç her gün açık. Tam bilet 15₺, indirimli bilet 10₺.
Şehidiye Medresesi
Medreseler şehri Mardin’de doğudan batıya çizdiğimiz rotada ilk medrese gezimizi Şehidiye’ye yapıyoruz. 13. yüzyıl başlarında Artuklu Sultanı Melik Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırıldığı sanılan yapının yıkılmış olan minaresi 1916-17 yıllarında biraz önce andığımız Mimar Lole tarafından inşa edilmiş. Avlu içerisindeki sıra sıra yapılardan oluşan medreseyi tepeden izlemek için en iyi nokta ise hemen üstündeki çay bahçeleri.
Şahtana Konağı
1890 yılında dönemin en ünlü ailesi Şahtana’ların yine mimar Lole’ye yaptırdığı konak, bugün Artuklu Üniversitesi Uygulama Oteli’ne ev sahipliği yapıyor. Öncesinde de konakta bir süre PTT konaklamış. Mardin sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan yapı, manzarasıyla da fotoğraf çekmek isteyenlerin en uğrak noktalarından. Mardin’in en Instagramlık köşeleri vol. 1 de diyebiliriz.
Revaklı Çarşı
Konaktan çıkıp 1. Cadde üzerinde biraz ilerledikten sonra Revaklı Çarşı’ya ulaşıyoruz. Mardin’de pek çok tarihi çarşı var ve bu da onlardan biri. Üstü kapalı önü açık yer anlamına gelen “revak” kelimesinden türeyen ismine bir alternatif de “Tellallar Çarşısı”. Hafta sonu gelirseniz hediyelik eşya, el işi ürünler vs. satan tüm dükkanlar kapalı oluyor bilginize.
Zinciriye Medresesi
Şehrin en yaşlı medresesi Zinciriye, Mardin’i Mardin yapan Artuklu mimarisinin en güzel örneklerinden. Artuklu Sultanı İsa Bey tarafından 1385 yılında yaptırılan bu medrese iki kat üzerinde avlu, cami, türbe ve çeşitli ek mekanlardan oluşuyor. Uçsuz bucaksız Mezopotamya Ovası ve Ulu Cami’yi gören nefes kesici manzarasıyla Mardin’in bizce en iyi fotoğraf noktası burası. Fotoğraf demişken, medrese duvarlarında yazan “mabedlerin ruhuna aykırı resim çekilmesi yasaktır” uyarısına rağmen üç beş like’lık bir fotoğraf uğruna kubbeye tırmanmaya çalışanlar, ortadaki havuzun üzerinde tepinenler, daha neler neler… Tarihe ve kültürel mirasa saygılı olmak, insan gibi gezip görmek çok zor değil?
Gazipaşa İlkokulu
Zinciriye’nin komşusu olan ve bugün Gazipaşa İlköğretim Okulu’na ev sahipliği yapan yapı, 1892 yılında bizim Lole tarafından yapılmış. Uzun yıllar ev olarak kullanılan, harika oyma taşlarla tasarlanmış iç mimarisiyle adından söz ettiren bina, bir süre Özel İdare Müdürlüğü’nce kullanıldıktan sonra eğitim-öğretim amaçlı kullanılmaya başlanmış. Burada okuyan öğrencilere inim inim imrenip okuldan ayrılıyoruz…
Bakırcılar Çarşısı
Adana, Antep gibi şehirlerde de karşılaştığımız, şehirlerin mesleki geleneklerinde bulunan bakırcılık, Mardin’de de epey yaygınmış. Bakırcı ustalarının atölye ve dükkanlarının toplandığı bu çarşılara bakırcılar ya da kazancılar çarşısı deniyor. Mardin’deki ise iki isimle de anılıyor. Bugün hala bu çarşıda bakır döven ustaların yarattığı ritmli sesleri duyabiliyoruz. Çeşit çeşit bakır ürünün satıldığı çarşıdaki tüm dükkanları açık bulabilmek için akşam saatlerine kalmadan ve hafta içi gitmek gerekiyor.
Ulu Cami
Sonraki durağımız, Mardin’in en ikonik yapısı, şehrin nazar boncuğu, Mardin fotoğraflarının olmazsa olmazı Ulu Cami. 12. yüzyıl Artuklu mimarisinin en güzel örmeklerinden olan cami, bazı kaynaklara göre bir önceki hayatında kiliseymiş; bazı kaynaklara göreyse kiliseden çevrilmemiş de yerinde eskiden bir kilise varmış. Caminin bugün şehrin sembol yapılarından biri olmasının asıl nedeni, dilimli kubbesi ve yivleme tekniğiyle 1800’lerde inşa edilen minaresi. Aslında iki minareli olan caminin ikinci minaresi çıkan yangınlar ve depremlerle yıkılmış. Fakat kalan tek minaresi bile bugün caminin avlusundan veya dışarıda herhangi bir yerden bakıldığında en güzel şehir fotoğraflarını elde etmemizi sağlıyor.
Kayseriye Çarşısı
Eski Mardin’de medreseler kadar bol olan bir şey de çarşılar herhalde. Yine Artuklu zamanında inşa edildiği düşünülen bu çarşı da hediyelik ve otantik eşya alışverişi yapmak isteyen Mardin gezginlerinin durak noktası oluyor.
Latifiye Camii
Şehirdeki Artuklu mimarisinin bir diğer güzel örneklerinden olan bu cami, 1371 yılında inşa edilmiş. Abdüllatif ismiyle de anılan caminin giriş kapıları oldukça etkileyici. Kapıdan geniş bir avluya ulaşılıyor. Dış cephesi daha gösterişli olan caminin içi görece sade bir tasarımda.
Mardin Kalesi
Eski Mardin’in sırtını dayadığı, şehrin her yerinden görülebilen Mardin Kalesi’nin bir diğer ismi de Kartal Yuvası. Yüzyıllardır onlarca medeniyete ev sahipliği yapan, şehrin bir diğer sembolü olan kalenin tarih boyunca kuşatılması hep imkansız olmuş. Kaleye giriş mümkün değil. Dışarıdan izlemek içinse şehrin herhangi bir yerinden tepeye doğru bakmanız yeterli.
Cumhuriyet Meydanı
Geldik eski Mardin’in kalbine. Muhtemelen burada yaşayanların buluşma noktası burasıdır diye düşünmekteyiz. Bölgenin tam merkezi olan Cumhuriyet Meydanı’nı kendiniz için yön bulma noktası olarak düşünebilirsiniz. Merdivenlerle çıkılan dev meydandaki atlar da Mardin turu için kiralanıyor, biz denemediğimiz için süre, fiyat vs. bilmiyoruz.
Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi
M.S. 539 yılına tarihlenen Kırklar Kilisesi’nin mimarisi hakkında da güzel şeyler okumuştuk ancak açık olmaları saatte kapı duvar olduğu için maalesef içeriye girmedik. İnançları sebebiyle dönemin Romalı bir generali tarafından Mardin’den Sivas’a götürülüp kış ayazında göle atılarak katledilen kırk insanın anısını yaşatmak için yaptırıldığı düşünülen kilisenin kesme taş işçiliğinden mimarisini içeri girebilirseniz incelemenizi öneririz.
Bundan sonra anlatacaklarımız ise arabayla devam etmenizi gerektirecek, merkezden uzak noktalar.
Midyat
Mardin’in çok kültürlü ve çok dinli yapısını yaşatan en önemli ilçelerinden olan Midyat, tarih boyunca onlarca medeniyete ev olmuş. Benzersiz mimarisiyle taş konakları, tarihi camileri ve kiliseleriyle Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Midyat’a gitmek için birden fazla sebep var. Öncelikle sokaklarında gezerken tarihin çok eski bir dilimine ışınlanmış gibi hissetmek Mardin gezisinin bir bölümünü buraya ayırmaya değer. Midyat’ın en güzel manzarasını yakalamak için, birçok diziye de set olan Midyat Konukevi’ni ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca buraya gelmişken Mardin Yeme-İçme önerilerimizde yer alan Midyat lezzet noktalarını da pas geçmemiş olursunuz.
Mor Gabriel Manastırı
Midyat’a 20 dakika uzaklıktaki Mor Gabriel Manastırı (“Mor” kelimesi Süryanice “Aziz” demek), Mardin rotasının görülmeden dönülmez duraklarından biri. En eski Ortodoks manastırlarından biri olan 397 doğumlu yapı, kurulduğu günden beri aktif olan dünyanın en eski manastırı. Yani içerisinde 1625 yıldır kesintisiz yaşam mevcut. Dolayısıyla manastırda bugün de yaşayanlar var ve içeriye rastgele girilmiyor, her ziyaretçiler gruplar halinde her yarım saatte bir içeri alınıyor ve manastırın belli bölümleri rehber eşliğinde geziliyor.
Manastırda bugün dini görevliler dahil 60 kişi yaşıyormuş. Manastır binası farklı tarihlerde içine ve dışına yapılan eklemelerle bugünkü halini almış. Yapıyı oluşturan taşlar ise ilk zamanlardan kalma orijinal taşlar. İçerisindeki kilise, manastırın en eski yapılarından. Tavanındaki mozaikler Ayasofya’nın mozaikleri ile birlikte Türkiye’nin en eski tavan mozaiklerinden. Rehberimiz aynı zamada Süryanilik ve Süryani dili ile kültürünü de detaylıca anlatıyor.
Haftanın her günü 09.00-16.30 saatleri arasında açık olan manastıra giriş 15₺.
Elbeğendi (Kafro) Köyü
Bir Süryani köyü olan Kafro, Midyat’a 30 dakika uzaklıkta bulunuyor. Genellikle yurt dışında yaşayan Süryaniler’in yaz aylarında geldiği köydeki meşhur pizzacı, Kafro’nun alametifarikası. Bu kısmı Mardin Yeme-İçme rehberinde anlattık.
Deyrulzafaran Manastırı
Tıpkı Mor Gabriel gibi aktif yaşamın sürdüğü bir diğer Süryani manastırı olan 5. yüzyıla tarihlenen Deyrulzafaran’da da aktif yaşam hala sürüyor. Milattan önce güneş tapınağı, daha sonra Romalılar tarafından kale olarak kullanılan bu alan, Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun’un bazı azizlerin kemiklerini buraya getirtmesiyle manastıra dönüştürülmüş. Eskiden farklı isimlerle anılan manastır 15. yüzyıldan itibaren etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı bugünkü ismini almış. Zaman içinde yapılan eklentilerle bugünkü görünümüne 18. yüzyılda kavuşan manastırın içindeki kilise 5. yüzyıldan kalma en eski yapılardan. Eski zamanlarda patriklik görevini üstlenen manastır uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biri olmuş. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Süryaniler, bugün de Süryani Kilisesi’nin önemli dini merkezlerinden biri olan manastırı her yıl ziyaret ediyor.
Mardin merkezine 4 kilometre mesafede, Mardin ovasına hakim bir tepede bulunan Deyrulzafaran Manastırı da yalnızca rehberle geziliyor. Giriş 20₺. Bizim gezilerimizde iki manastır da kalabalıktı ama Deyrulzafaran’ın aşırı kalabalığı bizi gerçekten bunalttı. Bir fotoğraf çekmek için dakikalarca beklemek, bazen çekememek, itilip kakılmak gibi durumlar yaşanabiliyor. O yüzden mümkünse buralara yılın en sakin zamanlarını yakalayıp gelme konusuna bir kez daha vurgu yapma zorunluluğu hissediyoruz.
Dara Antik Kenti
Gün yüzüne çıkarılması çok yakın zamana denk gelen antik kentlerden biri olan Dara, bölgede en merak ettiğimiz noktalardan biriydi. Deyrulzafaran’dan yola çıkıp ufukta Suriye sınırını gördüğümüz bir kavşaktan sola döndükten yaklaşık 10 kilometre sonra, üzerinde kara bulutlarıyla bugünün köyü Oğuz’a, antik zamanın kenti Dara’ya vardık. Maalesef biz kentin daha yarısını bile görememişken çıkan fırtına ve epey bir bekleyişe rağmen dinmeyen sağanak yağmur yüzünden bir noktada çaresiz dönmek zorunda kalıyoruz. Tabii bir daha gelme sözümüzü vererek.
Oğuz köyünün çocukları ve gençleri gönlünüzden kopan bir meblağ karşılığında antik kentte size rehberlik ediyor. Bizim rehberimiz Ali Rıza ise alanda kazıların başladığı yıl olan 2009 doğumluydu. Garip değil mi? Ali Rıza’nın anlatımına göre, kazıların başladığı 14 yıl önce burada yaklaşık 1500 yıllık bir garnizon kenti olduğu anlaşılmış. Henüz büyük bir bölümü gün yüzüne çıkarılmış olsa da 2014 yılında ziyarete açılan Dara, şimdiden Mezopotamya’nın Efes’i sıfatıyla anılmaya başlanmış. Kent çevreden gelen saldırılara karşı kendini korumak için yer seviyesinin altına inşa edilmiş. Hatta keşfedildiği güne kadar toprak altında kalan kentin üzerinde bir top sahası varmış, “Babamlar buranın üzerinde yıllarca top koşturmuş” diye anlatıyor Ali Rıza. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan kent enteresan ve ilgi çekici bir görünüme sahip. Kent içerisindeki kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları ortaya çıkarılan yapı ve alanlardan bazıları. İçerideki müzede ise definecilerin elinden sağ kurtulan binlerce yıllık insan kemikleri sergileniyor.
Kente giriş ücretsiz. Müzekart ile falan değil komple ücretsiz. Çünkü ne girişte ne içeride bir bekçi, bir görevli mevcut. Öyle başıboş bırakılmış, neyse ki Daralı gençler sahip çıkıyor. Ama Kültür Bakanlığı da sahip çıksa fena olmazdı tabii.
Dereiçi (Qıllıt) Köyü
Mardin’in Süryani köylerinden biri olan Kıllıt, Diyarbakır’dan Mardin sınırlarına geçerken ilk durağımızdı. 1970’lerde özellikle yurt dışına başlayan göçle büyük oranda terk edilen köyde bugün 18 hanede yaklaşık 80 kişi yaşıyor. Bunları bize anlatan kişi ise köyün muhtarı Sami Bey. Kendisini 370 yaşındaki Süryani Ortodoks Kilisesi Mor Yuhanun’da buluyoruz. Zaten köyün geleneksel evleri haricinde görmek istediğimiz asıl yapı da burası. 1600 küsür yaşındaki kilisenin taşları, kapı girişleri, işlemeleri hep orijinal. Buradan sonra Sakıp Sabancı Kent Müzesi’nde de göreceğimiz el boyaması perdelerle ilk karşılaşmamız ise Mor Yuhanun’da oluyor. Tarihi M.Ö. 2000’lere dayanan ve bölgenin geleneksel yazmacılık sanatının birer eseri olan perdeler, el yapımı kalıplarla kök boya kullanılarak pamuk dokumalara çeşitli figürlerin işlenmesiyle yaratılıyormuş. Kilisedeki perdeler, 200 yıllık yazma ustası Süryani Şimmes Ailesi’nin 2016’da hayatını kaybeden üyelerinden Nasra Hanım’ın ellerinden çıkmış.
BONUS 1: Mardin’den Bavul Dolduracak Hediye Önerileri
Hem insanı hem de mutfağıyla çok kültürlü, çok renkli Mardin’den eliniz boş dönmeniz imkansız gibi bir şey. Yukarıda bahsettiğimiz çarşılara girmeseniz bile 1. cadde üzerinde yürürken sağda solda göreceğiniz dükkanlar illa ki ilginizi cezbedip sizi içeriye davet ediyor. Peki, Mardin’den ne alınır? Kendinize veya bir yakınınıza alabileceğiniz yemelik, içmelik, giymelik, takmalık vs. hediye önerileri geliyor.
Yeme-içme: Süryani şarabı (Siras Şarapçılık önerimizdir, kargo da yapıyorlar), Süryani çöreği, Seylan çayı, badem şekeri (hayalet şeker de deniyor), cevizli sucuk, çeşitli baharatlar, bölgeye özgü menengiç, mırra, dibek, Süryani kahvesi gibi kahve çeşitleri.
Takılar, sabunlar, yazmalar ve dahası: Mardin’de binlerce yıllık bir geleneğin ürünü olan telkariler (gümüş teller ile el işçiliğiyle oluşturulan takılar), kötü enerji ve nazardan koruyan Süryani nazar boncuğu, Bakırcılar Çarşısı’nda bakır işleri, bıttım, menengiç, eşek sütü gibi geleneksel sabunlar (75 yıllık geleneksel sabuncu Mehmet Dede önerimizdir), rengarenk şallar ve yazmalar.
BONUS 2: Güney Ekspresi İle Başlayan Diyarbakır-Mardin Rotası
Benzer bir rota çizmek isteyenler için bizim turdan da kısaca bahsedip kapanışa geçelim. Başta Doğu Ekspresi olmak üzere yataklı trenlerde yer bulmak son yıllarda büyük problem. Genelde işler seyahat planı yapıp bilet almak değil bileti aldığınız tarihe uygun plan yapmak şeklinde olabiliyor. Biz de istediğimiz tarihe bilet bulamayıp 2 gün sonrasına alabildiğimiz için planlarımızdan 2 gün çalınmış oldu, haliyle her iki şehirde de biraz koşturma halinde gezmek zorunda kaldık. O yüzden şimdi önereceğimiz rota Güney Ekspresi ile yolculuk yaptıktan sonra iki şehri de daha makul bir zamanda gezebileceğiniz şekilde olacak. Bizim rotamızla ilgili tüm detaylara da Güney Kurtalan Ekspresi yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Şunu da belirtmekte fayda var, biz Diyarbakır içerisinde neredeyse her yere yürüyerek gittik, ancak 2. gün çevredeki duraklara ve Mardin’e gideceğimiz zaman araba kiraladık. Dönüşte de uçağımız Diyarbakır’dan olduğu için tüm o süre boyunca araba bizimleydi. Zaten aşağıdaki planlamadan da görebileceğiniz üzere şehir merkezleri haricinde arabayla gidilmesi gereken yer sayısı oldukça fazla. O yüzden bu rotada bir araç şart.
🚂 1 Gün - Güney Kurtalan Ekpresi yolculuğu 🕌 2 Gün - Diyarbakır merkezi 🏰 1 Gün - Diyarbakır Zerzevan Kalesi + Mardin Dereiçi köyü + Midyat (gece Midyat'ta konaklama) 🕍 1 Gün - Mor Gabriel Manastırı + Kafro köyü + Mardin merkezi 🏘 1 Gün - Mardin merkezi 🏛 1 Gün - Deyrulzafaran Manastırı + Dara Antik Kenti ve dönüş
Elbette zaman varsa bu rotaya eklemeler yapılabilir; örneğin bir gün Batman’a geçilip Hasankeyf görülebilir (artık su üstünde ne kaldıysa) veya birkaç gün ekleme yapılıp Şanlıurfa’ya geçilebilir. Bu rotaya bir de Göbeklitepe’yi eklesek tadından yenmezdi bizce…