Mutfağı ve sokak lezzetleriyle Türkiye’nin gurme başkentlerinden olan Adana, yolu düşenler için her zaman lezzet turizmi yapılası bir yer imajında. İstikamet Adana ise kentte ne, nerede, nasıl yenir soruları başı çekiyor haliyle. Ancak Akdeniz ikliminin yıkadığı bu şehrin sıcacık sokaklarında ve çevresinde keşfedilecek yerler de azımsanamayacak kadar fazla. Konumu itibariyle tarih boyunca farklı medeniyetlere kucak açmış, önemli bağlantı noktalarına ev sahipliği yapmış bir şehir en nihayetinde. Geçmişten bugüne ayakta gelebilmiş pek çok tarihi mekan ve alanı içinde barındıran şehir aynı zamanda doğal güzellik anlamında da epey zengin.
Aslında Adana seyahatini “3 ye 1 gez” taktiğiyle yapmak en makulu. Sonuçta “Adana’da ne yenir” sorusunun cevabının, Adana’da gezilecek yerleri anlatacağımız bu yazıdan daha uzun olduğu kesin. Yeri gelmişken, Adana’nın meşhur mutfağından çıkan her şeyi en ince detayıyla ele aldığımız ve en iyi mekanları sıraladığımız, içeriden iyi bilgilerle dolu Adana lezzet rehberimize de buradan ulaşabilirsiniz. Oradan bu yazıya gelenler ne demeye çalıştığımızı anlamışlardır zaten. 😅
Tüm bu sebepten, Adana’da kaç gün kalsak yeter diye sorarsanız çok değişken diyebiliriz. Çünkü eğer maksat şehrin lezzet havuzunda yüzmek ise 1 hafta bile az gelebilir. Sadece şehir merkezinde takılmayalım çevresindeki gölgede kalmış köşeleri de görelim derseniz yine 1 hafta ancak yeter. Hem merkezde biraz gezelim hem de az biraz yiyelim diyorsanız işte o zaman 2-3 gün yeterli olabilir. Bu yazıda hem şehir merkezindeki görmeye değer yerleri hem de merkezden uzaklaşma imkanınız varsa mutlaka görün dediklerimizi anlatacağız.
Adana’ya Gelmeden Önce…
Kısa veya uzun vadeli seyahat planlarınız için Adana’ya gelmeden önce hayat kurtaracak birkaç öneri verelim:
- Adana’ya gelmeden önce en azından birkaç gün midenizi dinlendirecek öğünler seçin ve gelirken mutlaka mide koruyucularınızı çantaya atın.
- Adana’nın güneşi her daim ensenizde… İyi bir güneş koruyucu çantaya…
- Yine bu sıcağa uygun kıyafetler alın yanınıza. Gece/gündüz ısı farkı için kat kat giyinmek mantıklı.
- Adana’dan alınabilecekler için çantanızda boş yer veya ekstra çantanız olsun.
- Son olarak merkezden uzak yerlere gidecekseniz araba kiralamanız gerektiğini unutmayın.
Adana’ya Ne Zaman Gitmeli?
Adana’da çocuklar ve yaşlılar yazın öğle saatlerinde dışarı salınmaz, o saatlerde toplu taşıma araçları boşalır, sokaklar tenhalaşır. Hasbelkader sokağa çıkan insan da bildiğiniz üzere güneşten yılar ve onu vurmaya çalışır. 😬 Yani dememiz o ki yaz aylarında ve civarında Adana’ya mümkünse gidilmez. Zaten kışı ılık ve yağmurlu geçer bu şehrin, o yüzden en güzeli Ekim-Nisan ayları arasında yapılacak yolculuklardır.
Adana’ya Nasıl, Nereden Gidilir?
Adana’nın bir Akdeniz kenti olduğu, Akdeniz’e uzunca bir kıyısı bulunduğu bazen unutulur, hatırlanınca şaşırılır (bilmeyenleri hiç saymıyoruz). Şehir merkezi iç kısma kurulu olduğu için bu unutma hali gerçekleşiyor olabilir. O yüzden tam lokasyon için biz hafıza tazeleme yapalım:
Komşuları Mersin, Niğde, Osmaniye, Hatay, Kayseri ve Kahramanmaraş arasında kalan Adana’ya arabayla İstanbul’dan 9, Ankara’dan 4 buçuk, İzmir’den ise 11 saatte gitmek mümkün oluyor. Adana’ya trenle gitmek isterseniz Mersin’den, Ankara’dan vs. şehre gelen trenler mevcut. Ve elbette hızla gelip şehre daha çok doymak isteyenler için pek çok ilden Adana’ya direkt uçuşlar var.
Adana’da Nerede Kalınır?
İçimizdeki Adanalılar 🙋🏻♀️ sayesinde bizim Adana seyahatlerimiz eş dost evlerinde konaklayarak geçiyor ancak sizin için yaptığımız araştırma sonucu hem lokasyon hem bütçe dostu birkaç öneri vermeden geçmeyelim.
Akarı kokarı olmayan en bütçe dostu ve düz otellerden: İbis
Bir Adana klasiğini deneyimlemek isterseniz: Adana Seyhan Oteli
Hem merkezde hem bütçe dostu: Adana City Hotel
Atatürk Parkı’na komşu: Ziyapaşa Park Hotel
Adana Gezilecek Yerler
Evet, şimdi yediklerimizi yakma zamanı: Tabana kuvvet! Bu arada yeri gelmişken Adana’da şehir içi ulaşımdan da bahsedelim. Eski Adana bölgesindeki yerlerin hepsi yürüme mesafesinde, keza Ziyapaşa ve Gazipaşa gibi hayatın aktığı bölgeler de aynı şekilde yürüyerek dolanılabilecek uzaklıkta. Şehir içinde sadece yeni Adana tarafında baraj gölü kenarına ve Dilberler Parkı gibi yerlere gitmek minibüs/taksi vs. gerektiriyor. Bunun haricinde, Seyhan Nehri’nin ikiye böldüğü şehri adımlarken arada nehir kenarında soluklanıp yolunuza devam edebilirsiniz.
Merkez Park
2004 yılında belediye tarafından yapılan park Türkiye’nin en büyük şehir parkı unvanını sırtlamış durumda. Eskiden bu alanda otogar, narenciye bahçeleri vs. vardı, şimdi Seyhan Nehri boyunca uzanan göz alabildiğine büyük bir park var. 330 bin metrekarelik bir alanı kapsıyor, içinde çeşit çeşit ağaç ve binlerce bitki çeşidinin yanı sıra koşu ve bisiklet yolları, çocuk oyun alanları, amfi tiyatro, buz pisti gibi vakit geçirmelik etkinlik alanı barındırıyor. Ortadoğu ve Balkanların en büyük camisi olan Sabancı Merkez Camii, parkın içinde tüm heybetiyle uzanıyor. Bu arada lezzet festivali de parkta yapılıyor, bir bölümü yılın o zamanı geldiğinde festival için kapatılıyor.
Taş Köprü
Dünyanın şehir içi trafikte kullanılan en eski köprüsü olan Taş Köprü (eski ismiyle Justinianus Köprüsü), M.S. 384 yılında Mimar Auxentus tarafından yapılmış. Yani Adana’nın simgelerinden olan köprü, 1600 yıldan fazladır Seyhan Nehri’ne arkadaşlık ediyor. 319 metre uzunluğunda ve 13 metre yüksekliğindeki köprünün 21 adet gözü var, tadilat nedeniyle 7 tanesi kapalı. 2000’li yıllarda araç trafiğine kapatılan köprünün üzerinden yürüyerek Seyhan’dan Yüreğir’e veya tam tersi istikamette geçiş yapabilirsiniz.
Adana Sinema Müzesi
Gastronomik bir seyahat vadetmesinin yanı sıra sanat şehri oluşuyla öne çıkan Adana’da bulunan sinema müzesi küçük ama dolu bir müze. 28 yıldır devam eden Adana Altın Koza Film Festivali, bu topraklarda yetişen pek çok sinema emekçisi (gerçekten sayı olarak çok fazla), kentte çekilen filmler vs. 2011’de açılan müzenin ana odakları. Yılmaz Güney’den Orhan Kemal’e, Şener Şen’den Abidin Dino’ya tüm Adanalı sinema sanatçılarının anılarının yaşatıldığı müzede balmumu heykelleri, sanatçıların hayatlarından kesitler, pek çok eski film afişi, festivalin tarihine odaklanan bir oda, eski sinema aletleri ve dökümanlar vs. görebileceğiniz alanlar ve eserlerden bir kısmı. Haftanın her günü açık olan müzeyi ücretsiz gezebilirsiniz.
Adana Atatürk Evi
Sinema müzesinin yan komşusu olan Suphi Paşa Konağı (Adana’nın önde gelen aileleri arasından Ramazanoğulları sülalesinden Suphi Paşa), Mustafa Kemal’in Adana ziyaretlerinin bir kısmında konakladığı yer olmuş. Osmanlı mimarisindeki konak, Atatürk’ün 100. doğum günü vesilesiyle Kültür Bakanlığı tarafından “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillenmiş ve müzeye çevrilmiş. Müze içerisinde Atatürk’ün seyahatine ait fotoğraflar, belgeler, kitaplar, Atatürk’ün balmumu heykeli, kurtuluş savaşı dönemine ait eşyalar görebileceğiniz şeyler arasında. Konağın bahçesi de çok güzel, çıkışta muz ağaçlarının altında bir kahve molası tavsiyemizdir. Pazartesi günleri haricinde her gün açık olan müzeye giriş ücretsiz.
Büyük Saat
Türkiye’nin en büyük saat kulesi olan (şehrin amma çok en’i varmış) Adana’nın bir diğer simgesi (ve ne çok simgesi 😬) Büyük Saat, 1882 yılında yapılmış. Büyükşehir belediyesinin armasında kendine yer bulan kule tam 32 metre yüksekliğinde.
Tarihi Kazancılar Çarşısı
Saat kulesini karşınıza alıp soldan içeriye girdiyseniz Kazancılar Çarşısı’na hoş geldiniz. Adana’da eskiden bakır kazanların dövüldüğü, tencerelerin kalaylandığı dükkanların olduğu Anadolu’nun ikonik kapalı çarşılarına benzeyen bu çarşı, bugün farklı şeyler satan (hediyelik eşya, giyim vs.) yarı turistik dükkanlarla dolu bir alan. Yaklaşık 500 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülen çarşıda hem yöresel el yapımı parçalar bulabilir hem de Adana’nın önemli bir ritüelini yaşayabilirsiniz. Detaylar Adana lezzet rehberimizde.
Ulu Camii
1541 yılında Ramazan Oğulları Beyliği tarafından yapılan Ulu Camii, şehrin geçmişinden bugüne ulaşan Selçuklu ve Memlük dönemi mimarisine çok güzel bir örnek. Bir de mimari açıdan Gaziantep’teki Kurtuluş Cami’ne benziyor bizce, her ne kadar o kiliseden camiye çevrilmiş ve aralarında 350 yıl yaş farkı olsa da…
Bebekli Kilise
1880’li yıllarda St. Paul adına yapılmış bir İtalyan Katolik kilisesi olan Bebekli Kilise’nin ismi, yapının en tepe ucunda yer alan iki buçuk metre boyundaki tunçtan yapılmış bir Meryem Ana heykelinin bebeğe benzetilmesinden geliyor. Belki rahibinin bile unuttuğu asıl adı ise Aziz Pavlus Kilisesi…
Atatürk Parkı
Atatürk Caddesi’nin göbeğinde konumlanan, şehrin bir diğer güzel parkındayız. Burası binlerce ağaç ve bitki çeşidine ev sahipliği yapan, Atatürk büstü ve önündeki dev havuzuyla şehrin simge alanlarından biri. Aynı zamanda Adana sıcağına yakalananlar için nefes alma noktası.
Amerikan Pazarı
Atatürk Parkı’ndan yürüyerek 2-3 dakika uzaklıktaki bu pazar, 80’li 90’lı yıllarda ülkede olmayan markaların, ürünlerin bulunabildiği bir yerdi. Orijinal kot pantolonlar, oyuncaklar, çikolatalar vs. bu pazarda cirit atardı. Şimdi pek çok şeyin çakmasının satıldığı bir yer haline gelmiş. Bir de tabii ithal ürünlerin çoğu artık normalde de ulaşılabilir durumda olduğundan pek bir esprisi kalmamış. Niye yazdınız o zaman derseniz çarşı içinde gezmek bizce hala zevkli. 🙃
Ziyapaşa ve Gazipaşa
Yeni Adana bölgesinin en güzel yerlerinden olan Ziyapaşa ve Gazipaşa caddelerinde kahveciler, pub’lar, alışveriş yapılabilecek dükkanlar bulabilirsiniz. Şehrin en canlı yeri olan bu bölgeler, akşam dışarı çıkacak olursanız tavsiyemizdir.
Baraj Gölü Çevresi ve Sevgi Adası
Benim 🙋🏻♀️ çocukluğumda nehir kenarı eşittir mangal alanıydı. Özellikle Pazar günleri evlerinden firar eden tüm Adanalılar soluğu nehir kenarında, mangallarının başında alırdı. Şimdilerde yine baraj gölü kenarında sandalyelerinizi atıp keyfilenebileceğiniz alanlar, baraj gölü çevresinde yemek yiyip çay-kahve içebileceğiniz, kokoreç veya bici bici yiyebileceğiniz veya kebap-rakı yapabileceğiniz mekanlar var. Baraj gölünde tekneyle açılabilir veya Sevgi Adası’na gidip piknik yapabilirsiniz. Yapay bir ada olan Sevgi Adası’na özellikle çok sıcak yaz aylarında suların çekilmesiyle yürünebiliyor.
Dilberler Sekisi
Seyhan Nehri kıyısında uzanan Dilerler Sekisi’nde bisiklet yolu, spor alanları, yürüyüş parkurları, piknik yapabileceğiniz yemyeşil alanlar vs. bulunuyor. Vaktiniz varsa kafa dinlemelik yemyeşil bir alan.
BONUS: Doğa & Kültür Rotası
Adana Yaylaları
Yayla dendi mi akıllara Karadeniz’in geliyor oluşuna bakmayın, Adanalıların yaz sıcaklarında kendini attığı en önemli yerlerden biri yaylalarıdır. Nasıl olmasın, şehir Türkiye’nin en önemli dağ sıralarından Toroslar ile çevrili. O sıcaklarla boğuşmak istemeyen Adanalılar da yaz gecelerini Toroslar’ın eteğindeki yayla evlerinde, battaniye yorgan altında geçiriyor. Yaylalarda sürekli yaşayanlar olduğu gibi yayla evlerini yazlık olarak kullananların sayısı daha fazla. Şehir sınırları içinde pek çok yayla olsa da biz size son gidişimizde de harika birkaç gün geçirdiğimiz, çocukluğumun en güzel anılarından Akçatekir’i anlatacağız.
Bürücek, Akçaköy ve Tekir yaylalarının birleşiminden oluşan Akçatekir, Mersin Pozantı’ya oldukça yakın, yani varsa vaktiniz o taraflara doğru da gidebilirsiniz. Etrafı çam, ardıç ve meyve bahçeleri ile çevrili yaylalar yazın binlerce kişiyi ağırlıyor. Bürücek, bence buraların en güzel yaylası. Biz bu gidişimizde Çayır yaylasında bir yayla evinde kaldık. Meyve bahçelerinin arasında Toroslar manzaralı bu evi Airbnb’den bulduk. Ev sahibi yan evde yaşıyor, muhabbeti oldukça iyi, çevreyle ilgili oldukça bilgili ve bu bilgileri paylaşan biriydi. Dağ havasında mis gibi bir uyku çekmek ve yayla evinde konaklama deneyimi yaşamak isterseniz tavsiye ederiz. Buradan inceleyip kiralama yapabilirsiniz. Aşırı bakımlı ve konforlu bir deneyim değil bu arada şimdiden uyaralım.
Biz yayla turumuza bu bölgenin çevresinde görülecek yerleri de ekleyerek 2 tam günlük bir rota oluşturduk. Rotadaki şahane durakları da anlatalım.
Kapıkaya Kanyonu
Tektonik çöküntüler ve akarsuların meydana getirmesiyle oluşan kanyon, 7 kilometrelik bir güzergahtan oluşuyor. Aslında 20 kilometre olan kanyon, birazdan bahsedeceğimiz Varda Köprüsü’ne kadar uzanıyor, ancak sadece 7 kilometresi turizme açılmış durumda. Giriş kısmı Karaisalı ilçesinde yer alan kanyonun içerisinde yürüyüş yapabilir, harika bir görsellik sunan kayaları fotoğraflayabilirsiniz. Epey bir yürüdükten sonra karşınıza asma köprü gelecek, köprüyü geçtikten sonra birkaç yüz metre ileride de bir şelale. Bizim gibi birkaç kilometre yürüyüp dönmeyin diye üzerine basarak bu güzellikleri görmek için yürümeye devam etmenizi öneriyoruz. Buna göre bir zamanlama yapabilirsiniz.
Gülek Kalesi
Deniz seviyesinden yaklaşık 1500 metre yüksekte, tıpkı bir uçağın camından aşağı bakar gibi Gülek Boğazı’nı kesen bir manzaraya sahip olan kale, Orta Çağ’dan günümüze ulaşmış. Kale aslında Mersin’e bağlı bir yerleşim yerinde Adana il sınırları içerisinde değil ama eğer bu rotayı yapacak olursanız mutlaka içerisinde dahil edin. İç Anadolu ile Akdeniz Bölgesi arasındaki en önemli geçit olan Gülek Boğazı’nı denetlemek için inşa edilen yapı, konumu itibariyle yüzyıllar boyunca çok önemli bir görev üstlenmiş. Bugün ise kaleden pek bir eser kalmamış, sadece birkaç taş parçası…
Bu alanı popüler yapan asıl mesele ise, insanların “uçurumun kenarındaymış” gibi fotoğraf çektirdiği meşhur hileli kayalığın da bu alanda olması. Hafta sonları bu poz için metrelerce kuyruk oluyor. İşin kötüsü, hileli kayalık aslında o kadar da güvenli değil. Çünkü bu çıkıntının altı zemin olsa bile bu zemin çok geniş değil, yani kaygan kayalıklardan düşen bir insan kayıp, tutunamayıp zeminden aşağı da düşebilir. Yüzlerce metre! Google’a Gülek Kalesi hileli kaya yazıp görsellere bakarsanız anlayabilirsiniz. Biz ucuna kadar gitmeyi bırakın gidenlerin ardından tansiyon düşmesi yaşadık. Yapmayın, etmeyin…
Belemedik Köyü ve Tabiat Parkı
Aslında listemizde olan ama gidip gitmemek arasında kaldığımız Belemedik, kaldığımız yayla evinin sahibinin ısrarla gidin demesi üzerine gittiğimiz ve hayran kaldığımız bir yer oldu. Öncelikle şunu belirtelim, burası hem tarihi çok eskiye dayanan bir köy, hem bir tabiat parkı hem de Varda Körpüsü’ne uzanan bir yürüyüş parkurunu kapsıyor. Yani her açıdan zengin ve görülesi bir alan.
Belemedik Köyü, 1900’lerin başında Almanlar’ın desteğiyle sürdürülen İstanbul-Bağdat-Hicaz demiryolu inşaatı sırasında Alman ve Türk işçilerin yaşaması için kurulmuş bir köy. Hatta efsaneye göre köyün ismi, açılan tüneller birbirini görmeyince Türklerin durumu “bilemedik” diye izah etmesinden geliyormuş. Alman ve Türk işçiler, Belemedik-Hacıkırı arasına 12 tünel, 7 köprü ve Varda viyadüğünü inşa etmişler. Arada yaşanan savaşlar sebebiyle inşaat uzun yıllar sürmüş. Hikayenin ilginç yanı, 1. Dünya Savaşı sırasında cephelerde esir alınan İngiliz, Fransız, Rum, Ermeni, Hintli gibi pek çok milletten asker demiryolunun açılışı için çalışmış. O dönem fırını, sineması, kilisesi, camisi, fabrikası, postanesi ile Belemedik, 5000 nüfusa sahipmiş. Savaş esnasında büyük yıkıma uğrayan köyde bugün 100 civarında insan yaşıyor. Köyde o dönemden kalma yapıları görebilirsiniz, çoğu maalesef harabe halde.
Belemedik tabiat parkı ise bölgenin ve hatta ülkenin en şölenli alanlarından biri. Sonbahar gelip de tüm yeşiller turuncuya dönüp yerlere serilince, şölen o zaman başlıyor. Köye giderken göreceğiniz demir köprü, çevresindeki dağlar ve yemyeşil ağaçlar sayesinde harika bir doğal fotoğraf stüdyosu. Tabiat parkı için en iyi zamanlar Ekim sonu ve Kasım ayları. Biz oradayken maalesef şölen henüz tam olarak başlamamıştı.
Belemedik’ten Varda Köprüsü’ne uzanan yürüyüş parkuru ise bir gün mutlaka dönüp tamamlamayı aklımıza koyduğumuz bir yer oldu. Torosların arasından, tarihi yapılarla karşılaşmalı ilerleyen parkur 20 kilometre uzunluğunda ve bir noktasında kamp alanı da mevcut. Biz zaman kısıtı nedeniyle sadece birkaç kilometre yürüyebildik.
Varda Köprüsü
Meşhur James Bond serisinin “Skyfall” filminde rol alınca ünlenen, aslında yapılış hikayesi ve yapı özellikleriyle her zaman çok özel bir yerde olan Varda, heybetli görünümü sebebiyle dillerde “Koca Köprü” olarak da anılıyor. Biraz önce bahsettiğimiz İstanbul-Bağdat-Hicaz demiryolunun önemli bir durağı olan Varda Köprüsü, 99 metre yüksekliğinde ve 172 metre uzunluğunda. Derin bir vadiyi bağlayan köprünün en ilginç özelliği düz değil virajlı bir köprü olması. İnşası 5 yıl süren ve 1912 yılında tamamlanan Varda, bugünün mimari estetikten uzak yapılarına taş çıkaracak kadar güzel. Haliyle ziyaretçisi de oldukça fazla…
Ve maalesef Gülek Kalesi’nde süregelen “fotoğraf çekmek için tehlikeye atılma” işi burada da mevcut. Biz büyük dikkatle alanı fotoğraflarken maalesef 2 kişinin uçurumdan aşağı düştüğünü öğrendik. Ambulans ve itfaiye gelene kadar yaralı olan kişiyle uyanık kalması için konuştuk. Ekipler kendisine ulaştıktan sonra -ki o dağlık ve kayalık alanda hiç kolay değildi, yaralı kişinin yanındaki arkadaşının cansız bedenine ulaştılar. Bunu söylemek zorundayız, lütfen kimse bir fotoğraf veya manzara uğruna uçurum kenarlarına, dağ tepelerine vs. gitmesin. Yüksekten korkmuyor olsanız bile bir baş dönmesi bile faciaya sebep olabiliyor…
Aşağıda anlatacaklarımız ise gitmediğimiz ama fazladan birkaç günümüz daha olsa gideceğimiz yerlerdi. Sizin fazladan vaktiniz varsa rotanıza eklemeyi düşünebilirsiniz.
Yılan Kalesi
Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Yılan Kalesi, Orta Çağ’da bölgenin Haçlı işgali döneminde Bizanslılar tarafından yapılmış. Eski adı Govara (Kovara) olan kaleye yarı yılan, yarı kadın olan efsanevi Şahmeran’ın yaşadığı düşünülüyor ve ünlü gezgin Evliya Çelebi 17. yüzyılda kaleye Şahmeran Kalesi ismini veriyor. Sarp kayalar üzerinde bulunan kale, çevresindeki Anavarza, Tumlu ve Kozan kalelerini de görüş alanına sığdırıyor. Kaleye çıkmak için düzgün bir yol yok, kayalıklardan tırmanılıyor ve riskli olduğu söyleniyor. O yüzden gideceklere spor ayakkabı giymeleri ve dikkatli olmaları tavsiye ediliyor.
Magarsus Antik Tiyatrosu
2013 yılında başlayan kazı çalışmaları henüz bitmediği için henüz tam anlamıyla ortaya çıkmasa da bir gün elbet biter diyerek listeye ekliyoruz Magarsus’u. Karataş ilçesinde yer alan ve Antik Çağ boyunca Akdeniz’in en önemli ticaret ve askeri limanlarından olan antik kentin tarihi MÖ. 5 ila 4. yüzyıllara dayanıyor. Antik Yunan, Persler ve Büyük İskender’in hakimiyetinde kalan kentin tiyatrosu, bugün kazı çalışmalarının odağında. 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğindeki tiyatronun 3.000 kişilik olduğu tahmin ediliyor. Antalya Aspendos Tiyatrosu 15 – 20 bin, Bodrum Antik Tiyatrosu ise 12 – 13 bin kişilik, buradan Magarsus Tiyatrosu’nun büyüklüğünü kestirebilirsiniz.
EKSTRA BONUS: Adana’da Denize Girilecek Yerler
“Adana’da deniz var mı?” sorusunun hala sorulabildiği gerçeğini es geçip Adana kıyılarından Akdeniz’in sıcak sularına atlayabileceğiniz birkaç plaj önerisiyle Adana’ya veda edelim.
Adanalılar yaz aylarında denize girmek için özellikle Yumurtalık ve Karataş’ı tercih ediyorlar. Toplam 1 kilometre uzunluğa sahip olan mavi bayraklı Yumurtalık Plajı belediye tarafından işletiliyor ve şezlong-şemsiye bulabileceğiniz bir yer. Ülkenin kesintisiz en uzun kumsallarından birine sahip olan 6 kilometrelik Karataş Plajı kumlu fakat çok bakımlı olmayan bir alan. Belediye tarafından işletilen Karataş’taki Harbiş Plajı da yazın tercih edilen plajlardan biri. Ceyhan ilçesinde bulunan Botaş ve İncirli plajlarında ise şezlong ve şemsiye gibi imkanlar bulunmuyor ancak diğer plajlara nazaran daha sakin oluyor.
2 yorum
Tam da Adana gezim öncesi şahane oldu bu bilgiler. Teşekkür ederim.
Geç gelen cevap: Afiyet olsun 😊