Yazının başlığı, Lviv’de görebileceğiniz yerlerin enteresan çeşitliliğiyle ilgili minik bir ipucu içeriyor. Şöyle ki, şehirde her yerde görebileceğiniz güzel müzeler, kiliseler, kaleler olduğu gibi, sıra dışı mekanlara ve normalde gidip görmeyi aklınızın ucundan bile geçirmeyeceğiniz yerlere sahip bir şehirden bahsediyoruz. Örneğin, görkemli bir katedralin mimarisini uzun uzun izleyip içerideki Pazar ayinine bir göz attıktan sonra kendinizi eski bir kumarhanenin gösterişli merdivenlerini çıkarken bulabiliyorsunuz. Veya şehirdeki zamanınızın önemli bir kısmını, devasa bir alanda kurulu, ürkütücü olduğu kadar etkileyici fantastik bir mezarlıkta geçirebiliyorsunuz. Ve şehrin vadettikleri sizi her durakta bir kez daha şaşırtıyor… Lviv’in seyahat için uygun bütçeli, Türkiye’den gitmek için elverişli, yeme içme konusunda oldukça başarılı olmasına bir de bu rotanın görmeye değer durakları ekleniyor.
Anlatacağımız tüm noktaları sindirerek ve koşturup hırpalanmadan görebilmeniz için yaklaşık 4 gün gerekiyor. Eğer 3 gününüz varsa Lviv Seyahat Rehberi yazımızdaki 3 günlük rotaya göz atabilirsiniz. Daha az vaktiniz varsa da zevklerinize uygun noktaları seçip 2 günlük bir rota oluşturabilirsiniz.
BU YAZIDA NELER VAR?
- Rynok Square
- Lviv Town Hall – Ratusha Kulesi
- Italian Courtyard (İtalyan Avlusu)
- Pharmacy Museum (Ecza Müzesi)
- Dominician Cathedral
- Armenian Cathedral of Lviv
- Lviv Book Market
- Arkhivna Street
- Chapel of the Boim Family
- Lviv National Opera
- Potocki Palace
- Lviv Citadel
- Ivan Franko Park
- The House Of Scientists
- St. George’s Cathedral
- Toy Yard
- Lviv High Castle
- Lychakiv Cemetry
- Museum of Folk Architecture and Life
- Castle Tour
Rynok Square
Lviv’in tarihi meydanı Rynok, tüm Lviv rotalarının start noktası olabilir ve hatta olmalı. Çünkü şehirde görebileceğiniz pek çok nokta bu meydanda veya yakınında. Bizim otelimiz de burada olduğu için şehirdeki her günümüze burada başlayıp günü burada noktaladık. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Rynok Meydanı, tarihi meydanları olan şehirlere olan ilgimizle doğru orantılı olarak Lviv’i ilk görüşte sevmemize sebep oldu. Meydanın tam ortasında Town Hall (belediye binası) ve Ratusha Kulesi bulunuyor ve binanın dört köşesinde 4 heykel yükseliyor. Adonis, Neptün, Diana ve Amphitria’yı tasvir eden heykeller 16. yüzyıldan bugüne gelmeyi başarmış. Meydanın dört tarafı eski ve harika yapılarla çevrili. Kaldığımız otel de bunlardan birinde ikamet ediyordu. Bu arada tarihi meydan, 13. yüzyıldan beri Lviv’in kalbinde atıyor.
Lviv Town Hall – Ratusha Kulesi
Şehrin en eski yapılarından olan belediye binası, meydanın tam göbeğinde bulunuyor. 14. yüzyılda inşa edilmiş olan ahşap yapı çıkan bir yangında küle dönünce 15. yüzyılda tekrar inşa ediliyor. Ukraynalıların “çirkin baca” adını koyduğu Ratusha Kulesi ise 1600’lerde yapıya eklenmiş. Şehrin aynı zamanda sembollerinden olan kule gerçekten de orantısız bir şekilde binaya saplanmış gibi duruyor. Normal zamanda 65 metrelik kuleye çıkıp şehre kuş bakışı izlemek mümkün, ama biz oradayken pandemi nedeniyle kapalıydı. Gitmeden önce okuduğumuz kaynaklarda kuleye çıkan merdivenlerin basamak sayısı ise oldukça şaibeliydi; 300 diyen de var 500 diyen de… Ve bu sayı bizim için hala muamma. Lviv seyahat planı yapanlar, bizim için basamakları sayıp yorumlarda paylaşır mısınız? 🙃
Italian Courtyard (İtalyan Avlusu)
Mimarisi Lviv’deki herhangi bir yapıya benzemeyen, insanda Güney’de sıcak bir yerdeymiş hissi uyandıran İtalyan Avlusu, meydanda konumlanmasına karşın meydanın atmosferinden çok uzakta, kırmızı güllerle donatılmış bir cennet gibi. Girit doğumlu ve bir dönem İstanbul’da yaşamış olan tüccar Konstanty Korniakt tarafından yaptırılmış. İsminde geçen “İtalyan” kelimesinin sebebi ise yapının sonraki sahibi olan Kral 3. Jan Sobieski’nin eşinin İtalyan olması. Avlunun bahçesinde bir kafe bulunuyor. Kapıdaki görevli zaman zaman canlı müzik dinletisi olduğunu söyledi, bizim şansımıza canlı müzik bir yana servisi anlamadığımız bir sebeple (sıfır İngilizce) kapalı olduğu için avluda kahve içmek bile mümkün olmadı.
Pharmacy Museum (Ecza Müzesi)
200 küsür yıldır hizmet veren bu eczane, 1966’da müzeye dönüştürülmüş. 1735 yılında askeri eczacı Wilhelm Natorp’un kurduğu müze, eski dönem eczacılık ritüelleri ve ilaçlarını görmek açısından ilginç bir deneyim. İçerisinde ilaç sanayiinin olmadığı dönemlerden kalma iksirler, bitkiler, merhemler vs. var.
Dominician Cathedral
Pharmacy Museum’u arkanızda bıraktığınızda biraz ilerideki küçük bir meydanda karşınıza çıkacak olan görkemli bir katedral Dominik. 1764 yılında inşa edilen gotik tarzdaki yapı, kocasının dinini kabul etmeyen ve Katolik kalmayı tercih eden, Ukraynalı Prens Lev Danilovich’in eşi Macar Prensesi Konstanz’ın isteği üzerine yapılmış. Gündüz ayrı, gece ayrı görmeyi unutmayın.
Armenian Cathedral of Lviv
14. yüzyılda şehre yerleşen Ermeniler, Kars’ta 300 yıl önce inşa edilmiş Ani Katedrali’nden esinlenerek bu yapıyı inşa etmişler. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde…
Lviv Book Market
Dominik Kilisesi’nin arka tarafında kurulan bu bit pazarında eski basım plaklar, antika objeler, kitaplar, pin’ler vs. bulmak mümkün. Biz birkaç eski pin ve 1988 tarihli (eski sahibine hediye eden kişinin notu ve imzasıyla) bir Pink Floyd plağını cebe attık.
Bit pazarının tam orta yerinde yükselen heykel ise 16. yüzyılda matbaayı Ukrayna’ya getiren keşiş Federov’a ait.
Arkhivna Street
Bu sokağın ismi her sene Uluslararası KinoLev Film Festivali döneminde değişiyor ve bir yönetmenin ismini alıyor. Bugüne kadar sokağa Chaplin, Fellini, Parajanov, Tarkovsky, Bergman, Truffaut ve Ilienkao’nun isimleri verişmiş.
Chapel of the Boim Family
1600’lü yıllarda inşa edilmiş olan şapel, zamanın önde gelen ailelerinden Boim’lere ait. Tüccarlar Jerzy Boim ve eşi Jadwiga Nizniowska tarafından yaptırılan şapelin inşası oğulları Pawel Jerzy Boim tarafından bitirilmiş. UNESCO Kültür Mirası listesinde yer alan şapelde ailenin 14 üyesinin mezarı bulunuyor. Şapelin komşusu ise 14. yüzyıldan kalma bir Roma Katolik katedrali olan Lviv Latin Katedrali.
Lviv National Opera
Biz gitmeden birkaç hafta öncesinde Ukrayna’da tüm etkinlikler pandemi nedeniyle iptal edildi. Böylece ilk kez tarihi bir opera binasında, üstelik sahneye en yakın balkonlardan birinde opera izleme hayallerimiz de suya düştü. 2 ay öncesinden aldığımız biletleri hüzünle iade ettik. İçeri bile giremeden dışarıdan izlediğimiz opera binasının mimarı Zygmunt Gorgolewski, Rönesans ve Barok tarzlarını harmanlamış. 1800’lerin sonunda tamamlanan binanın ön cephesindeki heykeller farklı sanatlar dallarından izler taşıyor.
Potocki Palace
Lviv’in en zengin ailelerinden Potocki’lerin palası, dört tarafında devasa bir bahçeye sahip. Fransız bir mimar tarafından tasarlanan palas, 1880 yılında inşa edilmiş. Pandemi nedeniyle kapalı olduğu için giremediğimiz bir diğer mekan olan Potocki Palas’ın içerisinde ailenin zengin koleksiyonundan heykeller, tablolar, objeler vs. sergileniyormuş.
Lviv Citadel
Tarihi 1800’lere dayanan Lviv Kalesi, zaman içerisinde çok farklı amaçlarla kullanılmış. 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin mahkumları tutmak için kullanması en kötü kullanım amacı olsa gerek. 4 kuleden oluşan yapının bugün bir bölümü otel, diğer bir bölümü üniversite tarafından kullanılıyor. Bu arada kulelere çıkılabileceğini duymuştuk ama biz başaramadık. Bu yüzden kalede görülecek pek bir şey yok, zamanınız dar ise bu noktayı listenizden çıkarmanızı önerebiliriz.
Ivan Franko Park
Şehrin ortasında kocaman, 400 yaşında, yemyeşil bir park… Parka girmeden köşedeki büfeden kahvelerinizi alıp çayırlara kendinizi atın.
The House Of Scientists
1800’lerin sonlarına doğru kumarhane niyetiyle inşa edilen yapı, şu an davetler, film çekimleri, partiler için kullanılıyor. Viyana Gözlemevi ve Odessa Operası gibi ünlü binaların da mimarı olan Fellner & Helmer tarafından tasarlanmış. İç mekan dizaynı sebebiyle tam bir fotoğraf stüdyosu kıvamında olan yapıda biz oradayken profesyonel bir çekim de yapılıyordu. Fotojenik merdivenlerinde fotoğraf çekmek için oluşan sıradan bahsetmiyoruz bile…
St. George’s Cathedral
Ivan Franko Parkı’nın üst tarafında kalan St. George Katedrali, 1760 yılında yapılmış Barok ve Rokoko mimarisinde görkemli bir yapı. Efsaneye göre, 1600’lü yıllarda Osmanlı kuşatması şehre yaklaşırken, kilisedeki Meryem Ana heykelinin gözlerinden halkı uyarmak için 40 gün boyunca gözyaşı akmış. İnanıp inanmamak size kalmış…
Toy Yard
Lviv’in en ikonik alanı olan Oyuncak Mezarlığı artık yok… Biz gittiğimizde tüm oyuncaklar toplanmış, avlunun girişine de sürekli havlayan küçük bir köpek bırakılmıştı. Belki bu da pandemi yüzündendir, belki oyuncaklar bir süre sonra eski yuvalarına dönecektir umuduyla buranın hikayesini pas geçmeyelim: Mezarlığın bulunduğu avludaki apartmanın sakinlerinden biri sokakta bulduğu bir oyuncağı sahibi görürse alsın diye avluda bir yere bırakıyor. Oyuncakların sahibi hiç gelmiyor. O günden sonra mahalle sakinlerinin ve ziyaretçilerin eski veya kaybolmuş oyuncakları buraya getirmesiyle oyuncak sayısı artıyor ve şehrin hafızasında böyle bir mekan oluşuyor.
Lviv High Castle
Kaleye çıkmak için yaklaşık 200 basamak ve incecik patikaları aşıp tepeye ulaşmanız gerekiyor. Panaromik bir Lviv manzarası veren şehrin en yüksek tepesindeki kale, 13. yüzyılda Prens Danylo Halytskyi tarafından inşa edilmiş.
Lychakiv Cemetry
Lviv’deki 3. günümüzde, şehirde bunca mekan gördükten sonra, listemizin en sıra dışı noktasına geliyoruz. Burası basit bir tanımla “gezilebilen bir mezarlık müzesi”. En eski mezar taşı 1675 yılına tarihlenen mezarlıkta 500’den fazla mezar, 24 şapel, yüzlerce heykel ve anıt bulunuyor. Nam-ı diğer “Lviv’in ölüler şehri”, 1991 yılında müze statüsü alıyor ama işin ilginç yanı hala mezarlık olarak kullanılıyor. Bir yanda insanlar yakınlarının mezarlarını ziyaret edip çiçek bırakıyor, diğer tarafta siz az ötedeki heykeli fotoğraflıyorsunuz. Fantastik ve karanlık bir filmde gibiyiz…
Mezarlıkta yazar, ressam, heykeltıraş, mimar, müzisyen, besteci, bilim insanı, din görevlisi, gazeteci gibi farklı milletlerden pek çok ünlü ismin mezarı bulunuyor. Aynı zamanda sıradan insanların mezarları da bu isimlerle yan yana uzanıyor.
Mezarlığa giriş 50 UAH, fotoğraf çekebilmek için ekstra 10 UAH ve el broşürü için 30 UAH ödemeniz gerekiyor. 🤔 Neyse ki buna değiyor…
Museum of Folk Architecture and Life
Bu alan, Ukrayna köylerinin ve kasaba halkının günlük yaşam tarzının canlandırıldığı otantik bir açık hava müzesi. Diğer bir deyişle “vaktiniz varsa görün müzesi”. Büyük bir alana kurulmuş olan alanda eski ahşap köy evleri, ticarethaneler, tarihi kilise, su değirmeni, minik göletler ve küçük bir çiftlik evinin bahçesinde küçüklü büyüklü çiftlik hayvanları görebilirsiniz.
Castle Tour
Eğer Lviv’de ayırabileceğiniz ekstra bir tam gününüz varsa, şehir merkezine birkaç saat uzaklıkta bulunan 4 tarihi kaleyi gezebileceğiniz bu tura katılabilirsiniz. 1484 yapımı Rönesans stilindeki Svirzh Kalesi, Ukrayna topraklarındaki en eski kalelerden biri olan 1390 yapımı Olesko, bir zamanlar Avrupa’nın en güzel kalelerinden biri olarak kabul edilen Pidhirtsi ve yaklaşık 400 yaşındaki Zolochiv Kalesi, tur boyunca ziyaret edilen yapılar. Sabah 8’de otobüs yolculuğuyla başlayan tur, akşam 7 civarı şehre dönüşle son buluyor. İnternette yapacağınız hızlı bir arama ile turu gerçekleştiren pek çok tur şirketi bulabilirsiniz.
2 yorum
Merhaba, ben bayağı uzun uzun sizin tavsiyeleriniz ile de hareket ederek olumlu olumsuz deneyimleri paylaştım ancak yazımı paylaşmamışsınız.. Özellikle otel konusunda burada başkalarının da okumasını isterdim.
sevgiler
Merhaba, yorumunuz bu yazıda değil Lviv gezi rehberi yazısındaydı ve biz onu çoktan yayınlayıp cevapladık… Buyrunuz: https://www.510milyon.com/lviv-seyahat-rehberi/